SAYIN ADNAN OKTAR’IN MEHDİ (AS) OLDUĞUNA DAİR İMASI VEYA İDDİASI YOKTUR

 

Hakan Erol, kitabında Sayın Adnan Oktar’dan bahsederken elbette ki Mehdilik konusuna da değinmiştir. Bu konuda bazı değerlendirmeler yapan Hakan Erol, Sayın Adnan Oktar’ın kamuoyu karşısında Mehdi (as) olduğu konusunda imalarda bulunduğunu, cemaat içinde ise güya Mehdi (as) olarak görüldüğü için kendisine itaat edildiğini iddia etmiştir. Kitapta konuyla ilgili bir bölüm şöyledir:


Aynı Hakan Erol da olduğu gibi, Sayın Adnan Oktar’ın yukarıdaki alıntıda geçen ifadeleri ve benzerleri nedeniyle, Mehdi (as) olduğu yönünde imada hatta iddiada bulunduğunu ileri sürenler olmaktadır. Halbuki Sayın Adnan Oktar bu gibi konuşmalarında Mehdilik imasında veya iddiasında bulunmamaktadır. Bu gerçeğin aksini iddia edenler ya Sayın Adnan Oktar’ın konuyla ilgili önceki beyanlarının hakkında yeterince bilgi sahibi olmayan ya da gerçekleri kavradığı halde art niyetli şekilde Sayın Adnan Oktar’ı suçlamaya çalışan kimselerden oluşmaktadır. Nitekim Sayın Adnan Oktar bu tür konuşmaları, “Mehdi (as) ile ilgili hadisleri kendisine benzediği için anlatıyor” şeklinde eleştirilerde bulunanlara cevap verirken yapmaktadır. Sayın Adnan Oktar burada “benziyorum, ama benziyorum diye anlatmayayım mı?” demek istemektedir. Yani kastettiği “Mehdi (as)’a benziyorum, yani ben O’yum” demek değildir.

Örneğin bir genç erkek dünyaca ünlü oyuncu George Clooney’e benzediğini anlatırken, onun “ben George Clooney’im” demek istemediğini, bu yönde bir imada bulunmadığını herkes bilir. Zira söz konusu genç delikanlı ve George Clooney aynı dönemde yaşayan farklı insanlardır. Bu örneğe benzer şekilde, Hz. Mehdi (as) da bugün hayattadır ve elbette ki Sayın Adnan Oktar’dan farklı bir insandır. Ancak bu gerçek, söz konusu iki şahsın bazı yönlerden birbirlerine benzemesine veya Sayın Adnan Oktar’ın bazı ithamları cevaplarken bu benzerliği dile getirmesine engel değildir. Zaten Sayın Adnan Oktar’ın Hz. Mehdi (as) olmadığını söylediği ve hiçbir zaman aksi yönde bir iddiada bulunmayacağına dair yemin ettiği yüzlerce konuşması vardır. Aşağıda birkaç örneğine yer verdiğimiz bu konuşmalar varken, Sayın Adnan Oktar’ın Mehdi (as) ile fiziki benzerliklerinden bahsederken imada bulunduğunun ileri sürülmesi art niyetli bir yaklaşımdır:

Fizik alametleri vardır, görünüş alametleri. Fizik alametlerini ben kitaba koyunca hocam dediler sen kendini anlatıyorsun burada dediler. Peki napayım anlatmayayım mı? Hayır, çıkıp ben demiyorum ki, ben Mehdiyim demiyorum.  Yani bir insan bunu diyemez zaten. Yani Kurana inanan bir insan ümitle korku arası olmak mecburiyetinde. Yani cennete de gidebilirim diyecek cehenneme de gidebilirim diyecek. Yani ben günahsızım, masumum diyemez. Mehdiyim derse masum olduğu anlaşılıyor zaten. O zaman onun imtihan olmasına gerek kalmıyor zaten. Yani melek gibi bir şey olmuş oluyor. Hiçbir insan böyle bir iddiada bulunamaz. (Adnan Oktar- 22.09.2009)

Yüzlerce defa söyledim, Mehdilik iddiasında bulunursam Allah'ın, meleklerin, insanların laneti üzerime olsun dedim. Ben hoca da değilim. Bu program da din programı değil. Ben Allah'ı çok seviyorum, her yerde, her ortamda Allah'ı anarım.” (Adnan Oktar-09 Mart 2017)

“Benim hiçbir zaman Mehdilik iddiam olmadı olmaz. Böyle bir iddiam olsa cübbeyle sarıkla yayına çıkar, kadınlarla hiç görüşmez, mason olmaz, tüm dünyaya hakim olan gelenekçi İslam anlayışını eleştirmezdim. Mehdilik iddiasında olan bir insan olmadım, olmayacağım. Benzemek Mehdiyet için ispat değildir. Mehdi’yi şöyle anlarız: İslam hakim olur, Müslümanların başında bir manevi lider olur İslam Birliği tam sağlanır, Hz İsa namazda o şahsı öne geçirir, o zaman “ Allahualem bu kişi Mehdi” deriz. “ (Adnan Oktar-7 Ocak 2018)

Zır cahil bir insandan Mehdi olmaz. Ben medrese eğitimi görmedim, hoca eğitimi almadım. Ordan buradan okuduğum kitaplardan samimi olarak naklediyorum, herhangi bir Türk vatandaşıyım, hocalık alimlik iddiam yok benim, söylüyoruz adamlar bir türlü sakinleşmiyorlar ya, nasıl yapalım bunlara ne diyelim bilmiyorum ki. Şimdi Mehdi’den kim bahsederse bunlar Mehdilik iddiası var zannediyor. Mesela Mehmet Şevki Eygi hocamız hep Mehdi’den bahseder, tamam diyorlar Mehdi iddiası var. Mesela Mehdilik ile ilgili birisi bir kitap yazsın tamam Mehdilik iddiası var. Kardeşim ne alakası var. Resulullah (sav) bildirmiş, Hz Musa (as) bildirmiş Allah’ın vahyetmesi ile 5000 yıllık geçmişte her yerde bunu görüyoruz bütün dinlerde bütün tahrif olunmuş dinlerde bozulmuş hak dinlerde Mehdi var, İnka yazıtlarında var en eski efsanelerde var. Ahir zamanda birisinin geleceği bütün dünyanın tek inançta toplanacağı, hatta Firavun devrinde Firavunun kendisi de biliyor söylüyor onların yazıtlarında da var.”  (Adnan Oktar- 01.10.2012)

Sayın Adnan Oktar’ın arkadaşları da bu gerçeklerin farkındadır. Sayın Adnan Oktar’ı Mehdi (as) olarak görmemektedirler. Gerçi bir insanı Mehdi (as) olarak görmek suç veya kınanacak bir davranış değildir. Ancak arkadaşları Sayın Adnan Oktar’ı sadece samimi, sevgi dolu ve Allah rızası için yaşayan Müslüman bir ağabeyleri olarak görmektedirler. Onun her fikrine koşulsuz itaat etmemekte, bununla birlikte gerek gördükleri konularda her arkadaş grubunda yaşandığı gibi onunla istişare edebilmektedirler.

HAKAN EROL’UN MEHDİYETE İNANANLARIN HAYATLARI İÇİN ÇİZDİĞİ SINIRLAR

Hakan Erol’un Mehdilik konusunda Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarıyla ilgili iddiaları ele aldığı bölümde kullandığı bazı ifadeler oldukça dikkat çekicidir. Nitekim bunlar, günümüzde birçok toplumda sıkça karşılaştığımız bir sorun olan, insanların kendilerine aykırı fikirler benimsemiş insanlara yönelik sergiledikleri baskıcı ve yasaklayıcı tavırların bir tezahürü niteliğindedir.

Hakan Erol, Mehdiyet inancına sahip insanlar için nasıl bir yaşam öngördüğünü, onlar için nasıl sınırlar getirdiğini şu cümlelerle ortaya koymuştur:


 

Biraz düşünüldüğünde bu fikirlerin huzurlu, adaletli, özgür ve barışçıl toplumların oluşmasına engel teşkil edecek fikirler oldukları hemen anlaşılmaktadır. Zira dikkat edilirse, Hakan Erol Mehdiyet inancına sahip insanların vakıflaşmasına, dernekleşmesine, siyasete atılmasına, devlet kurumları içinde görev almalarına, diğer Müslüman gruplarla iletişim halinde olmalarına dahi karşıdır. Hakan Erol’a göre bu eylemler “suç” teşkil etmektedir. Halbuki kanunlarımızda bu eylemler “suç” olarak tanımlanmamıştır. Zaten “suç” olarak tanımlanacak bir yönleri de yoktur. Mehdiyete inanan insanlar da diğer insanlar gibi toplumda her türlü sosyal ilişkiyi kurabilirler, devletin her kademesinde görev alabilirler ve bu görevlerini layıkıyla yerine getirebilirler. Çünkü Mehdiyet inancına sahip insanlar da, eğer vicdanlı ve ahlaklı insanlarsa asla suç işlemezler.

Bizce burada önemli bir sorunun sorulması da gerekmektedir. Hakan Erol, solcuların, ulusalcıların, kemalistlerin, ateistlerin örgütlenmelerine, siyasette yer almalarına, uluslararası bağlantılar kurmalarına, kendileriyle benzer görüşlerdeki insanların kurdukları yapılanmalarla işbirliğine gitmelerine nasıl bakmaktadır? Bunları da suç olarak görmekte midir?

Tahminimizce Hakan Erol bunların hiçbirini “suç” olarak görmemektedir. Ve maalesef bu taraflı bakış açısı toplumun genelinde her geçen gün yaygınlaşmaktadır. Bu bakış açısının temelini oluşturan, kendinden olmayanı dışlama ve yasaklarla toplumdan soyutlama anlayışı Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının haksız yere tutuklanmalarının ve cezalandırılmalarının da ana sebebidir. Hakan Erol’un zihniyetinin bir benzerinin hakim olduğu insanlar nedeniyle suçsuz bu kişiler topluma karşı suçlu gibi tanıtılmışlardır.

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SAYIN HAKAN EROL’UN “TURNİKE” İSİMLİ KİTABINA CEVABIMIZDIR

KOMPLOCULAR SAYIN ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARININ SAVUNMA GÜCÜNÜ KIRACAK YALANLAR UYDURMUŞLARDIR

SAYIN ADNAN OKTAR’A YÖNELTİLEN EZİYET SUÇLAMALARI ASILSIZDIR